4 Ocak 2010 Pazartesi

Sema'

Mevlevi dervişlerinin kudüm, ney, nısfiye gibi çalgıların eşliğinde toplu olarak ve dönerek yaptıkları törendir. Yalnız Mevlevilerde sema terimi kullanılır. Tekkenin matbahında, üzerinde pirinç çivi bulunan cilalı ve büyükçe bir tahta üzerinde sema çıkarılır. Sema çıkarmak, Mevlevi tarikatına yeni giren bir kimsenin sema etmeği öğrenmeğe çalışmasıdır. Sema dedesi, Mevlevi tarikatına yeni giren bir kimseye, sema öğretmekle görevli kimsedir. Bu görevli, cana semanın nasıl ve ne zaman yapılacağını, genel kurallarını anlam ve önemini öğretir. Sema etmek, Mevlevilerde tek veya tek veya toplu olarak dönmektir. Tekkelerde ney, kudüm gibi çalgıların eşliğiyle yakası açık, etekleri ve yenleri geniş özel bir entari (tennure) giyilerek yapılır. Sema meşki, Mevlevilerde, tarikata giren bir kimsenin sema etmeyi öğrenmesi için gördüğü özel eğitimdir. Sema dedesi denen bir görevli tarafından yaptırılan sema meşkinde, semanın nasıl yapılacağı, genel kuralları öğretilir. Sema meşki, tekkenin özel bir yerinde ahenkli olarak dönmeyi öğrenmek için yere çakılı bir çivinin çevresinde yapılır. Bunu başaran kimse, sıra ile tarikatın başka eğitim ve öğretim aşamalarına geçer. Sema tahtası, Mevlevilerde sema meşki yapmağa yarayan, üzeri çivili özel tahtadır. Ortasında bir merkez çevresinde dönebilmek için, sol ayak başparmağıyla orta parmak arasına alınan, bir pirinç çivi vardır. Tahta, üzerinde bir kişinin ayakta durarak dönebileceği genişliktedir. Can, hücreye çekilerek bu tahta üzerinde, sema dedesinin yönetimi altında sema yapmayı öğrenir. Sema tekbiri, Mevlevilerde sikke giyerken okunan duadır. Tarikata girdikten sonra sema etmeyi öğrenen nevniyazı, aşçı dede şeyhe götürür, şeyh tekbir getirir ve dua okuyarak nevniyazın başına sikke giydirirdi.[1]


Sema ilahi, ruhani ve tabii olmak üzere üçe ayrılır: İlahi sema, belli bir aşamaya yükselen velilerin, şeyhlerin tanrısal sırları duyması, görmesi demektir. Tanrı’nın bütün varlıklarda göründüğünü, bütün seslerde dile geldiğini bilen büyük sofiler, ilahi semada en küçüğünden en büyüğüne kadar olan bütün seslerde Tanrı’nın dile geldiğini kabul ederler; maddi ve manevi bütün varlığıyla tanrısal sesleri duymaktan doğan sınırsız bir çoşkunluğa kapılırlar. Bu semanın en yüksek derecesidir. Ruhani sema, tasavvuf yolunda olgunlaşan bir insanın ruh âleminde bütün tanrısal sesleri, sırları kavraması, duymasıdır. Bu aşamaya ancak ruh bakımından olgunlaşan kimseler ulaşabilir. Tabii sema, sazla, sözle yapılan ve dinleyenleri, oynayanları derin bir çoşkunluğa götüren semadır. [2]


_________________________

1- Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Onbirinci Cilt, Meydan Yayınevi, s. 163.
2- Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Onbirinci Cilt, Meydan Yayınevi, s. 164.

Hiç yorum yok: