‘‘Goethe, Mevlana’nın eserlerinden yalnız Joseph Von Hammer’in 1818 senesinde çıkan ‘Geschichte der schöneen Redekünte Persiens’ adlı ve İran edebiyatından bahseden faydalı kitabında mevcut olan parçaları okudu. Farsça yazan şairlerden Avrupa’da ilk olarak Şeyh Sadi 1652 senesinde, neşredilen bir tercümesi vasıtası ile tanındı, yüzyıl sonra da Hafız-ı Şirazi garbın muhtelif memleketlerinde şöhret kazanmaya başladı. Mevlana’nın eserleri ise, Goethe’nin zamanına kadar bir Garp diline çevrilmemişti. Hammer, adı geçen büyük antolojisinde, hem Divan-ı Kebir, hem de Mesnevi’den aşağı yukarı elli parça seçmişse de tercümelerinde, yanlış olmamakla beraber, aslının şairane güzelliklerini hiç aksettirememiştir. Bu sebepten kitabı büyük bir merakla okuyan ve aynı Hammer’in Almanca’ya çevirdiği Hafız Divanına hayran olan Goethe, mistik ruhu pek sevmediği için, Mevlana hakkında yukarıdaki anlayışsız hükme varmıştır.’’ [1]
‘‘Aynı o yılda Frederich Rückert adında genç bir Alman şarkiyatçısı Viyana’da Hammer ile tanışmış ve Farsça öğrenmeye başlar başlamaz, hocasının tercümelerine dayanarak Mevlana’nın şiirlerini güzel bir şekilde çevirip tasavvufun ruhunu vatandaşlarına bildirmeye muvaffak olmuştu. Celaleddin, şiirlerini Şemseddin’e ithaf ettiği gibi, Rückert’te şiirlerini şarktan doğan manevi güneşe, Mevlana’ya ithaf etti. Alman edebiyatında ilk defa gazel şeklini kullandı ve koca Mevlana’nın beyitlerinde titreyen büyük güzelliği, derin duygu ve hisleri, aşkı ve hasreti parlak bir ayna gibi aksettirdi. Bazen Mevlana’nın bir mısrasını alıp yeni bir gazel yazdı, bazen Hammer’in kaba tercümesini işleyerek asıllarında inceliği pürüzsüz Alman gazellerde ifade etti. Farsça bilmeyen bir Alman, Mevlana’nın söyleyiş tarzını ve en mühim fikirlerini öğrenmek isterse Rückert’in serbest tercümelerini okumalıdır. Ne gariptir ki, Rückert’in Mevlana’dan Almanca’ya tercüme ettiği gazeller, asrımızda onun ismiyle İngilizce’ye tercüme edilerek neşredilmiştir.’’ [2]
‘‘Bir yazarı ya da bir şairi anlayabilmek için eserlerinin kritik bir basımını yapmak gerekir. Mevlana için bunu 1346 yılında ölen İngiliz doğucusu R.A Nicholson yapmıştır. Bu alanda ilk eseri 1898’de ‘Divan-ı Şems’i Tebriz’den kırk gazel yayınlayıp ve tercüme edip buna tasavvuf tarihine ve Mevlana’nın özelliklerine ait geniş bilgi veren kıymetli bir olayın başlangıcı ile ayrıntılı bir açıklama ilave etmiştir. Kırk yıldan fazla bir zaman yorulmadan tasavvuf tarihini Avrupa’ya tanıtmak için çalışmış, Mesnevi’nin basım kritiğini batı ve doğu fikir hayatına hediye etmiştir. Sekiz ciltlik güzel bir açıklama kitabı içermektedir.’’ [3]
_______________________
1- Schimmel Annamarie, ‘‘Mevlana ve Garp Âlemi’’, Tarih ve Edebiyat Mecmuası, Aralık,1980, sayı: 12, s. 13–15.
2- Schimmel Annamarie, ‘‘Mevlana ve Garp Âlemi’’, Tarih ve Edebiyat Mecmuası, Aralık,1980, sayı: 12, s. 13–15.
3- Schimmel Annamarie, ‘‘Mevlana ve Garp Âlemi’’,Tarih ve Edebiyat Mecmuası, Aralık,1980, sayı: 12, s. 13–15.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder