2 Ocak 2010 Cumartesi

Mevlana Celaleddin ve Şems Bağlarının Sebepleri

‘‘Mevlana ile Şems arasındaki münasebet üzerinde çok durulmaktadır. Şems-i Tebrizi’yi tanıyıncaya kadar çok az şiir yazan ve kendi kabuğuna çekilmiş, büyüklüğünden henüz haber vermemiş olan bir ulunun neden bu tanışmadan sonra bir yanardağ gibi fışkırdığı, zihinlerde cevaplandırılması gereken sorulara yol açmıştır. Mevlana’nın Şems’i tanıyıncaya kadar olan hayatını incelersek, ilk bakışta yadırganacak, bugünün zor olmayan bir gerçekle karşı karşıya bulunduğumuzu görürüz.’’ [1]


‘‘Şöyle ki: Şemsten önce Mevlana sıkıntı içindedir. Ne yapacağını bilmemektedir. Dalgındır, düşüncelidir. Düşüncesi bir noktaya yönelmiş değildir. Ne yapacağını henüz kestirememiştir. Bu yüzden bunalım içindedir. Kimi zaman saatlerce, hatta günlerce kimseyle konuşmamaktadır. Zamanın büyük ilim adamı olan babası Bahaettin Velet, oğlunun haline merakla bakmaktadır. Bunun gelip geçici bir hal olduğunu bilmektedir ama gene de bir özelliği vardır. Bu yirmi yaşın melankolisi sonu meydana gelen bir hal değildir. Etraftan bir şeyler istememektedir. Kendi kabuğuna çekilmiş, adeta dünyayla ilgisini yitirmiş bir âlemde yaşamaktadır. İlk bakışta böylesine yaşayanlara kuşku ile bakılır; ama Mevlana’nın etrafıyla olan ilgisiz görünmesi böylesine bir ilgisizlik değildir. Kuşku içinde bunalımlarla dolu, aslında ilgi ile bağdaşmış ancak ilgisizmiş görünen psikolojik bir haldir. Günümüz psikolojisi bunu sebebini kolayca ortaya atmaktadır. Böylesine bir insan kendi kendisini aramaktadır. Böylesine bir adam etrafından birçok şeyler ummaktadır. Fakat bunu ne olduğunu henüz açık ve seçik olarak idrak etmiş değildir. Bu, maddi kazançları açık bir kapı olabilir. Bu, dışarıdaki herhangi bir objeye karşı duyulan hasretin, zaaf yüzünden değişmiş bir şekil olabilir! Hayata çıkar yönünden bakan, faydayı ve buna benzer şeyleri ön plana alanlar için bu hal olağandır. Mevlana hiçbir zaman kişiliğini bencil bir açıdan ele alarak ona yönelecek bir yaratık değildir. Onun içi kaynamaktadır. İnsanın en güzel, en mutlu ve en olumlu yönü olan ‘sözle’ büyük, kendi dünyasını yansıtmak dileğindedir. Bunun için malzeme toplamaktadır. Toplamıştır da. Ancak bunu ne şekilde ortaya çıkarması gerektiği konusunda henüz bir fikre sahip değildir. Büyük bir şair için bu hal, insanı bunalımlardan bunalımlara atan bir haldir. Bunun üzerine pek çok örnekler vermek mümkündür. Bilineni tekrarlamamak için bu konu üzerinde fazla durmayacağız. İşte Mevlana Celaleddin-i Rumi böyle psikolojik bir doluş halindeyken Şems-i Tebrizi ile tanışır. Şems çağının mutasavvıflarındandır. Mevlana’ya göre yaşlıdır. Hayatı anlamıştır. İlim adamında bulunması gereken özelliklere sahiptir. Mevlana ile konuşur. Dertleşir. Onun yolunu arayan bir ulu olduğuna inanır. Mevlana’ya bu yolda telkinlerde bulunur. Bunun üzerine Mevlana şırıl şırıl akan o güzelim ve yüce mısralarını Hüsamettin Çelebi’ye yazdırmağa başlar. Burada Şems Mevlana’nın büyük eserlerine başlamasını sağlayan bir araç olmaktadır. Şöyle bir soru akla gelebilir. Mevlana Şems’i tanımasaydı büyük eserlerini meydana getirmeyecek miydi? Sanatçının hamlesine hiçbir güç engel olamaz. O er geç meydana çıkar. Elbette ki Mevlana da bir müddet sonra eserlerini yine meydana getirme imkânlarına sahip olacaktı. Celaleddin-i Rumi’nin Şems’e karşı duyduğu saygı ve sevgi bundan doğmaktadır. ‘‘Sana bir kelime öğretenin kulu kölesi ol’’, diyen İslam anlayışı, büyük adamların kadir birliği ile birleşince Mevlana’nın hocasına karşı olan üstün - ve bize biraz fazla görünen- saygısının sebepleri kendiliğinden meydana çıkmış olur. Şunu da söyleyelim. Büyük adamların inançları ile vasat adamınkiler arasında büyük farklar vardır. Bu fark yüzündendir ki, insan başkaları hakkında karar verirken daima kendisine göre düşünür, bu yüzden de hemen daima yanılır. Mevlana’nın Şems’e karşı olan bağlılığının başka sebeplerle aramak yersiz aynı zamanda gülünçtür.’’ [2]



________________________________

1- Engin Sabahattin, ‘‘Mevlana Celaleddin ve Şems Bağlarının Sebepleri’’, Türk Edebiyatı, Sayı: 12 (31 Aralık 1972), s. 25- 26.
2- Engin Sabahattin, ‘‘ Mevlana Celaleddin ve Şems Bağlarının Sebepleri’’, Türk Edebiyatı, Sayı: 12 (31 Aralık 1972), s: 25- 26.

Hiç yorum yok: